MARKA HAKKININ İHLALİNDE TAZMİNAT DAVALARI

Markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin, marka sahibinin izni olmaksızın başka mal veya hizmetlerde kullanmak marka hakkının ihlalini oluşturur. Oluşan marka ihlali nedeniyle uğranılan zararların tazmini için 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (“Kanun”) uyarınca maddi, manevi ve itibar tazminat davası açılabilmektedir. Bu yazımızda kısaca marka hakkına tecavüz sonucu açılabilecek tazminat davalarına değinmeye çalışacağız.

Tescil edilmiş bir markanın hakkına tecavüz sayılan ve tazminat istenebilecek nitelikteki eylemler, Kanun’un 29. maddesinde sayılmıştır. Buna göre aşağıda sayılan hususlar marka hakkına tecavüz sayılan fiileri oluşturmaktadır;

  • Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7’nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
  • Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
  • Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
  • Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.

1)Maddi Tazminat

Marka hakkına tecavüz neticesinde, Kanun’un 149. Maddesi kapsamında marka sahibi maddi tazminat talep edebilmektedir. Maddi tazminat davasında davanın konusu, marka sahibinin fiilen uğramış olduğu maddi zararın yanında yoksun kaldığı kazanç da olacaktır. Bu husus yine Kanun’un 151. Maddesinde açıkça düzenlenmektedir. Markaya gerçekleştirilen tecavüz nedeniyle marka sahibinin malvarlığında uğradığı mevcut kayıp fiili zarar olarak adlandırılırken, yine ihlal sonucu kişinin malvarlığında gerçekleşmiş veya gerçekleşmesi muhtemel artışın kısmen veya tamamen önlenmesi ise yoksun kazancı ifade etmektedir.

2)Manevi Tazminat

Kanun’un 149. maddesi uyarınca hak ihlaline uğrayan kişinin manevi zararlarını tazmin etmesi de mümkün olacaktır. Marka hakkına tecavüz eyleminde asıl olarak bir haksız fiil sorumluluğu bulunmaktadır. Kanun’da manevi tazminata dair başkaca bir hüküm bulunmadığından, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 58. maddesinde düzenlenen kişilik hakkının zedelenmesinden zarar görenin, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini talep edebileceği hükmü Sınai Mülkiyet Kanunu açısından da uygulama alanı bulacaktır. Gerçek kişiler kadar tüzel kişilerin de ticari itibarları, onur ve haysiyetleri bulunduğundan manevi tazminat hem gerçek kişi tarafından hem de tüzel kişi tarafından da talep edilebilecektir.

3)İtibar Tazminatı

Kanun’un 150/2 maddesi uyarınca marka hakkına tecavüz halinde, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğraması halinde ayrıca tazminat talep edilebilecektir. Maddi ve manevi tazminat taleplerinden farklı olarak bu hak marka sahibine verilmiştir, çünkü buradaki amaç tecavüz sonucu doğrudan zarara uğrayan marka itibarının onarılmasıdır.

Tazminat Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Marka hakkı ihlali durumunda açılacak davada görevli ve yetkili mahkeme, Kanun’un 156. maddesinde belirtilmiştir. İlgili madde uyarınca görevli mahkeme, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi ile Fikri ve Sınai Haklar Ceza mahkemesidir. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kurulmamış olan yerlerde görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi; Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlerde, görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.

Yetkili mahkeme bakımından ise, sınai mülkiyet hakkı sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir. Davacının Türkiye’de yerleşim yeri bulunmaması hâlinde yetkili mahkeme, davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı silinmişse Kurum merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemedir. Üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Sınai mülkiyet hakkı başvurusu veya sınai mülkiyet hak sahibinin Türkiye’de yerleşim yeri bulunmaması hâlinde, davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı silinmişse Kurum merkezinin bulunduğu yerdeki mahkeme yetkili mahkeme olacaktır.

Zamanaşımı

Kanun’un 157. Maddesine göre,  marka hakkına tecavüzden doğan davalarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygulanır. Bu kapsamda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 72. maddesi hükmünce, kural olarak marka sahibinin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl veya fiilin işlendiği tarihten itibaren on yılın geçmesiyle dava hakkı zamanaşımına uğramaktadır.

Stj. Av. Sıla ATİLLA

TARLAN – BAKSI AVUKATLIK BÜROSU


AV. AYLİN TARLAN – AV. DERYA BAKSI

Leave a comment