A. Tanımı
Kefalet sözleşmesi teminat amaçlı sözleşmelerdendir. Türk hukukunda teminat, ayni ve şahsi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kefalet şahsi teminat türlerindendir. Çünkü kefil, borçlu borcunu ödemediği takdirde borcu ödeyeceğine ilişkin teminat veren kişidir. Türk Borçlar Kanunu 581. maddesinde tanımlanmaktadır.
MADDE 581- Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.
B. Kefalet Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları:
Hem alacaklıyla borçlu arasındaki esas sözleşmenin hem de kefalet sözleşmesinin geçerli olması gerekmektedir. Çünkü kefalet sözleşmesinden doğan borç, fer’i (bağlı) bir borçtur.
1. Kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için öncelikle esas sözleşmenin geçerli olması gerekir.
Geçerli bir esas sözleşmenin bulunması: TBK m.582 mevcut ve geçerli bir borcun olması gerektiğinden söz eder. Kesin hükümsüzlük sebeplerinden biriyle esas sözleşme geçersizse fer’ilikten (bağlılıktan) dolayı kefalet sözleşmesi de geçersiz olacaktır.
MADDE 582- Kefalet sözleşmesi, mevcut ve geçerli bir borç için yapılabilir. Ancak, gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için de, bu borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere kefalet sözleşmesi kurulabilir.
Yanılma veya ehliyetsizlik sebebiyle borçlunun sorumlu olmadığı bir borç için kişisel güvence veren kişi, yükümlülük altına girdiği sırada, sözleşmeyi sakatlayan eksikliği biliyorsa, kefaletle ilgili kanun hükümlerine göre sorumlu olur. Aynı kural, borçlu yönünden zamanaşımına uğramış bir borca kefil olan kişi hakkında da uygulanır. Kanundan aksi anlaşılmadıkça kefil, bu bölümde kendisine tanınan haklardan önceden feragat edemez.
2. Kefalet sözleşmesinin geçerlilik koşulları (esas sözleşmenin geçerliliğinden ayrı olan koşullar):
- Bir sözleşmenin geçerli olarak kurulabilmesi için öncelikle irade beyanları gerekir.
- Tam ehliyetli olunması gerekir. Çünkü kanun, kefil olmayı tam ehliyetsizler bakımından yasak işlemlerden biri olarak saymıştır. Kefil, kendini borç altına sokan bir işlem yaptığı için tam ehliyetli olmak zorundadır.
- Genel geçerlilik koşulları sağlanmış olmalıdır. Yani sözleşme muvazaa gabinle vb. şekilde sakat olmamalıdır.
- Kefalet sözleşmesi için önemli olan bir diğer geçerlilik koşulu şekildir. Kanunda ayrıntılı olarak ve nitelikli şekil halinde düzenlenmiştir. Nitelikli yazılı şekil, kanunda belirtilen bazı hususların muhakkak kişinin el yazısından çıkması gereken halleri belirtir.
- Yazılılık
- Hangi miktarda sorumlu olunduğunun (azami miktarın) el yazısıyla yazılması
- Kefaletin tarihinin el yazısıyla yazılması
- Eğer ki müteselsil kefalet ise kefaletin türünün el yazısıyla yazılması
MADDE 583- Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
Esas olan adi kefalettir. İstisna olan müteselsil kefalettir. İstisna olan müteselsil kefalet yapılmak isteniyorsa müteselsil kefalet ibaresi veya bu anlama gelecek ifadelerin muhakkak el yazısıyla sözleşmeye yazılması gerekir. Böyle bir ifade yoksa adi kefalet sözleşmesi söz konusu olacaktır.
Kefalet sözleşmesinde değişiklik yapılmak istenirse, yine aynı şekle uyularak yapılabilir. Burada özellikle dikkat edilmesi gereken şey, değişikliğin borçlunun ve kefilin aleyhine olup olmadığıdır. Kefilin sorumluluğunu arttıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hükümsüzdür. Kefilin sorumluluğunu azaltan değişiklikler, adi yazılı şekille de yapılabilir.
Şekil için gereken bir diğer husus, eşin yazılı rızası: TBK m.584 uyarınca bu rıza ya işlemden önce ya da en geç işlem sırasında alınmalıdır. Sonradan verilecek rıza kabul edilmemiştir. Ek fıkrada sayılan durumlarda eşin rızası aranmamaktadır. Kefalet sözleşmesinde bir değişiklik yapılıyorsa ve kefilin durumu bir önceki duruma göre hafifletiliyorsa yine eşin rızası aranmamaktadır.
MADDE 584- Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.
C. Kefalet Türleri
1. Adi Kefalet:
TBK m.585 uyarınca, aksi belirtilmemişse esas kefalet türü adi kefalettir. Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça kefili takip edemez. Bu zaten kefaletin özünden kaynaklanır çünkü kefalet bir teminattır. Talilik ilkesinden çıkar. Eğer sözleşmede müteselsil ve buna denk gelen ifadeler kullanılmamışsa, adi kefalet olacaktır.
MADDE 585- Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez; ancak, aşağıdaki hâllerde doğrudan doğruya kefile başvurabilir:1. Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması.2. Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi.3. Borçlunun iflasına karar verilmesi.4. Borçluya konkordato mehli verilmiş olması.
Alacak, kefaletten önce veya kefalet sırasında rehinle de güvence altına alınmışsa, adi kefalette kefil, alacağın öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir. Ancak, borçlunun iflasına veya kendisine konkordato mehli verilmesine karar verilmişse, bu hüküm uygulanmaz.
Sadece açığın kapatılması için kefil olunmuşsa, borçlu aleyhine yapılan takibin kesin aciz belgesi alınmasıyla sonuçlanması veya borçlu aleyhine Türkiye’de takibatınimkânsız hâle gelmesi ya da konkordatonun kesinleşmesi durumlarında, doğrudan doğruya kefile başvurulabilir. Sözleşmede, bu durumlarda alacaklının, önce asıl borçluya başvurmak zorunda olduğu kararlaştırılabilir.
Adi kefalette müteselsil kefaletten farklı olarak kefilin tartışma def’i(peşin dava def’i) ileri sürme hakkı bulunmaktadır.
Tartışma def’i: Eğer alacaklı, borçluyu TBK m.585/1 uyarınca takip etmemişse, önce borçluya gitmeyip doğrudan kefile gitmişse, kefilin borcunun ikincil dereceli olduğunu söyleme hakkıdır. Ödemezlik def’ine benzer, geçici bir def’idir. Adi kefalette adi kefilin sahip olduğu bir def’i hakkıdır.
2. Müteselsil Kefalet:
Alacaklı, borçluyu takip etmeden doğrudan kefile gidebilir. Ancak bunun için;
- Borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya
- Açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması
gerekmektedir. Buradaki ihtar, temerrüt ihtarı değildir. ‘’ve’’ denildiği için alacaklının muhakkak suretle belirli vade olsa dahi yani o gün temerrüde düşmüş olsa bile borçlunun borcu ödemesi konusunda ihtar çekmesi gerektiği, bu ihtar sonuçsuz kaldığı anda müteselsil kefile gidilebileceği anlamına gelir.
MADDE 586- Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.
D. Kefalet Sözleşmesinin Şekline İlişkin Yargıtay Kararları
1.Yargıtay Kararı – 6. HD., E. 2015/940 K. 2015/11221 T. 17.12.2015 … 2-Davalılardan kefil F.. K..’ın temyiz itirazlarına gelince; Taraflar arasında 01.06.2003 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi düzenlendiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı borçlulardan F.. K.. kira sözleşmesini müşterek müteselsil kefil sıfatıyla imzalamıştır. Davacı alacaklı, davalı kiracı şirket ve kefil aleyhine 13.11.2009 tarihinde başlatmış olduğu icra takibi ile Ocak/2007 ile Haziran/2014 ayları arası toplam 52.500-TL asıl alacak ile 7.378,76-TL işlemiş faizin tahsilini istemiştir. Müteselsil kefaleti düzenleyen T.B.K.nun 586.maddesi ile kefalette şekil şartını düzenleyen 583.maddesi hükmüne göre kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe kefalet geçerli olamaz. Müteselsil kefilin sorumluluğu kira sözleşmesindeki ilk yıl için geçerlidir. Yenilenen dönemlerde de sorumlu tutulabilmesi için kefalet süresi ile kefil olunan miktarın açıkça kararlaştırılması gerekmektedir. Davacının dayandığı kira sözleşmesinde de kefilin sorumlu olduğu süre ve kefalet miktarı açıkça kararlaştırılmadığına göre yenilenen döneme ait kira parasından kefilin sorumlu tutulması doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
2.Yargıtay Kararı – 11. HD., E. 2015/2504 K. 2015/3630 T. 16.3.2015 … İhtiyati haciz talep eden vekili, müvekkil banka ile asıl borçlu … arasında Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi ve Business Card üyelik sözleşmesi akdedildiğini, aleyhine ihtiyati haciz istenenin adı geçen sözleşmeleri müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, asıl borçlunun anılan sözleşmelere dayanarak kredi kullandığını, müvekkil banka tarafından çekilen ihtarnamelere rağmen borcun ödenmediğini ileri sürerek borca müteselsil kefil olan borçlunun taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczini talep etmiştirMahkemece, tüm dosya kapsamına göre, aleyhine ihtiyati haciz istenen karşı tarafın TBK 583/1 maddesi gereğince Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi ve Business Card üyelik sözleşmesine sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihi ve müteselsil kefaleti kabul ettiğini kendi el yazısı ile yazmadığı, kefalet sözleşmesinde TBK 583 maddesinde aranan şekil şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.Kararı, ihtiyati haciz talep eden vekili temyiz etmiştir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ihtiyati haciz talep eden vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, ihtiyati haciz talep eden vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 16/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
3.Yargıtay Kararı – 15. HD., E. 2016/4964 K. 2018/722 T. 21.2.2018 Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan ilâmsız icra takibine itirazın iptâli ve takibin devamı istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı Batı Kardelen Sitesi A ve C Blok Yönetimi vekillerince temyiz edilmiştir.Sözleşme 26.06.2014 tarihlidir. Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesinin 1. fıkra 2. cümlesinde; kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu hükmü konulmuştur. Yasada öngörülen bu şekil, geçerlilik şartı olup, görevi gereği mahkemelerce, istinaf ve temyiz halinde bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay’ca kendiliğinden gözetilmelidir.Davacının dayanağı 26.06.2014 tarihli sözleşmede temyiz eden kefil yönetimleri temsilen yöneticilerinin az yukarıda belirtilen şekilde el yazısı ile bir beyanları bulunmamaktadır.Bu durumda mahkemece kefalet sözleşmesi TBK’nın 583/I-c 2. cümlesinde belirtilen şeklide düzenlenmemiş olup, geçersiz olduğundan temyiz eden davalılar A ve C blok yönetimleri hakkındaki davanın reddine karar verilmesi yerine bu husus gözden kaçırılarak yanlış değerlendirme ile kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması uygun görülmüştür.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalılar … …. Sitesi A ve C Blok Yönetimi yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalılar … ve …’ne geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 21.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
4.Yargıtay Kararı – 19. HD., E. 2016/6371 K. 2016/9497 T. 26.5.2016 Davacı vekili, dava dışı … ile müvekkili banka arasında 03.04.2013 tarihli genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesi akdedildiğini, davalının da bu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine müvekkili bankanın alacağının tahsili için dava dışı asıl borçlu ve davalı kefil aleyhine başlattığı takibe davalının itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacı banka tarafından matbu olarak hazırlanan kefalet sözleşmesinin TBK’nun 582., 583. ve 584. maddelerine aykırı olması nedeniyle geçersiz olduğunu, müvekkilinin kefaleti için eşinin rızasının alınmadığı gibi, müvekkilinin sorumlu olduğu azami miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olduğuna dair ifadenin müvekkilinin el yazısı ile yazılmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davalı….’in dava konusu sözleşmenin akdedildiği 03/04/2013 tarihi itibariyle bekar olması nedeniyle, kefilliğinde eşin rızasının alınmadığı iddiasının yerinde olmadığı, ancak TBK’nun 583. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda,bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu, taraflar arasındaki kredi sözleşmesinin kefalet beyanı kısmında davalının el yazısı ile yazılmış bir tarih ve kefilin sorumlu olacağı azami miktarın bulunmaması nedeniyle kefaletin geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 26/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
5.Yargıtay Kararı – 6. HD., E. 2015/6525 K. 2015/9145 T. 27.10.2015 Kira sözleşmesinin tarafları davacı ile davalı kiracı A.Tic.Ltd.Şti.dir. Davalı M. . D. ise sözleşmeyi müşterek ve müteselsil kefil ibaresi altında imzalamıştır. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 583. maddesinde ” Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz ” düzenlemesi bulunmakta olup, anılan yasa az önce yukarıda belirtildiği üzere kefaletin geçerli olması için kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla ve bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu öngörmüştür. Davaya konu kira sözleşmesinde hususi şartlar 19.maddesinde “müşterek borçlu ve müteselsil kefilin kefaletinin 10 yıl süreli ve 20.000 TL ile geçerli olacağı” kararlaştırılmış ise de bu ibare daktilo ile yazılmıştır. Bu durumda kira sözleşmesindeki kefalete ilişkin düzenlemenin TBK 583.maddesine uygun bir kefalet olmadığının kabulü gerekir. O halde Mahkemece,kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı gözetilerek davanın davalı kefil M.R. D. yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu davalı hakkında ki davanın da kabulüne karar verilmesi doğru değildir.Karar bu nedenle bozulmalıdır.Yukarıda (1) No’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı kiracı şirket hakkındaki kararın ONANMASINA, (2) No’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı kefil M.R. D.hakkındaki kararın BOZULMASINA, 27/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Stj. Av. Sinem İlikli
KAYNAKÇA
- Prof. Dr. Fikret Eren Borçlar Hukuku Özel Hükümler 5. Baskı
- Yargıtay kararları: http://www.lexpera.com.tr
EKİM 2018